Sunday, January 24, 2010

aldatmak

ben bunu gözlemleyebilecek bir çocukluk geçirdim. öyle yaralanıyor ki insanlar, kapanmaz yaralar... kapana kısılmış vahşi hayvanlar gibi acı acı bağırmak istiyorlar. ben sevdiğim dediğim insana,kendime, ilişkime asla bunu yapamam. bırak bir daha onun gözüne bakmayı, aynada kendi gözümün içine bakamam. ben hayatta tehditler savuramam, yok asarım keserim çok canını acıtırım, intikamım korkunç olur falan. bir insana asla böyle şeyler diyemem, hem samimiyetsiz gelir, hem o olay gerçekten başına geldiğinde nasıl davranacağını şimdiden bilemeyeceğin için havada kalır o laflar. ama ben kabuğuna çekilen biriyim. benim hayatta bir arkadaşım oldu ki, "canımdan öte" dedim, vazgeçilmezimdi o benim. cüzdanımı açtığında onun resmi vardı. babam görür kıskanırdı, bak bende senin resmin var derdi. nası ben senin ailenim o da benim ailem derdim. malesef dolduruşa gelip, bana beni çok gücendirecek bir şey söyledi. öyle yaralandım kabuğuma çekildim ki, istesem de eskisi gibi olamam ona artık. hala en yakın arkadaşın kim diye sorduklarında boğazım düğümleniyor,ondan "bu kalp seni unutur mu?" diye mesaj geldiğinde ellerim titremeye başlıyor. öyle komik bir şey oluyor ki, bunu bir tek o anlar, onla güleriz, ona anlatmalıyım diyorum ama içime atıyorum. hayatta öyle şeyler oluyor ki onun dışında kimseye anlatasım gelmiyor, ben de kalbimde yaşattığım versiyonuna anlatıyorum. yavaşlıyorum, beni absürdlüğüyle ya da komikliğiyle güldüren, hislendiren şeye bakıyorum, yüzüme buruk bir gülümseme yerleşiyor, gözlerim doluyor, ona eğiliyorum "bak," diyorum "gördün mü?" o da gülüyor, çok seviyor beni biliyorum...
Etrafıma bakınıyorum, yolun ortasında durmuşum, kalabalığa karışıp, hızlı hızlı yürümeye devam ediyorum...

p.s: ve bence dünyada aldatma üzerine yazılmış en iyi şarkı "leonard cohen-everybody knows"dur.

No comments:

Post a Comment