Monday, March 8, 2010

Never underestimate the power of denial

Kendini kandırmanın dayanılmaz hafifliği hiçbir şeye değişilemez. Mesela benim cepheme bakacak olursak; sürekli bir atıp tutmalar, yok şuraya da gideceğim şunu da yapacağım demeler. Gerçekten gitsem kaç yazar... benim tatilden bütün anladığım; “tatilde hareket edilir, oturulmaz, bu yüzden yediklerini yakacağın için istediğin kadar yiyebilirsin” mantalitesiyle mütemadiyen yemek yemektir. Gittiğim yeri bile doğru dürüst gezebiliyor muyum şüphelerim var. Üniversiteye başlayacağım yaz, annişkomla 5 günlüğüne Çin’e gittiğimizde tam 3 kilo almıştım. “Tatilde hareket edilmesine” rağmen, 5 günde 3 kilo alacak şekilde yemeğe mesai harcadıysam Çin’den ne anlamış olabilirim gerçekten çok merak ediyorum!


Ama asla inkarın gücünü küçümsememeli değil mi?

En sevdiğim filmlerden biri American Beauty’dir ve “never underestimate the power of denial” repliği o filmde geçer. Kevin Spacey zoraki katıldığı bir resepsiyonda yan komşusu olan çocuğa rastlar, çocuk garsonluk yapmaktadır. Resepsiyonun sıkıcılığından bunalıp dışarı çıkarlar. Çocuğun patronu gelip, “işinin başına dön yoksa kovarım” deyince çocuk istifa eder. Kevin spacey “nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun” diye sorar. “Bu işi babam için göstermelik olarak yapıyorum, saatte birkaç dolar ödeyen işle birkaç yüz dolarlık elektronik eşyalar alabilmemi hiç sorgulamıyor, çünkü öyle olduğuna inanmak istiyor. İnkarın gücünü asla küçümseme” der.

No comments:

Post a Comment