Saturday, April 3, 2010

idealization

Şu an hayatında hiç ilişkisi olmamış birinden ilişkiler üzerine büyük laflar okumak üzeresiniz. Ben olsam kelin merhemi olsa başına sürer der geçerdim ya da dur bakalım neler yumurtlamış, biraz gülelim der kalırdım ne bileyim... Kısacası saçmalıyorum muntazaman.


Taa 3 ay önce kursta öğretmen sınıfa karşı cinsten beklentinizi tanımlayın gibi bir şey demişti. Nasıl biri sizi cezbeder? İnsanlar birkaç özellik sıralamıştı, siyah saçlı kızları beğenirim diyen bile olmuştu (baya spesifik). Ben, qui est taillé pour moi demiştim. Kadının çok hoşuna gitmişti. Benim için kesilip biçilmiş. Friends’de “my lobster” der ya rossla rachel birbirlerine, onun gibi... Ama ben ruh ikizine inanmıyorum.  Çünkü ilişki yan gelip yatma yeri değildir hahah :P Ruh ikizimi buldum ohh rahatım şeklinde... İlişki de birbirini zorlarsın, geliştirirsin.


What is exciting is not for one person to be stronger than the other...but for two people to have met their match and yet that are equally as stubborn, as obstinate, as passionate, as crazy as the other.


Böyle limitlerini zorlayabilirsin bir tek. Ve nelere muktedir/capable olduğunu görürsün. Bazen çok ingilizce kelime kullanıyorum diye antipatik gözüküyor olabilirim o yüzden belki tercih eden olur diye türkçesini yazdım, ne kadar türkçe sayılabilirse artık.


Neyse demek istediğim şu ki, ben zorlanmayı severim ve ilişki  hali de bu duruma bir istisna değil ama işte (bkz. Burada yapılmışı var) 


Yine the way we were filminden geliyor, bu film de olmasa ilişkiler hakkında atıp tutacak hiç bir dayanağım olmayacaktı sanırsam hehe :)


Hubbell Gardner: You push too hard, every damn minute. There's no time to ever relax and enjoy living. Every thing is too serious to be so serious.
Katie Morosky Gardner: If I push too hard it's because I want things to be better, I want us to be better, I want you to be better. Sure I make waves you have I mean you have to. And I'll keep making them till you are everything you should be and will be. You'll never find anyone as good for you as I am, to believe in you as much as I do or to love you as much.

Hubbell Gardner: I know that.

Katie Morosky Gardner: Well then why?


Tabii Barbra Streisand drama insanıdır o yüzden bu kadar uç olmak zorunda değil ama genel hatlarıyla gerçekçi bir profil çizdiği kanaatindeyim. Cevabı Hubbell Gardner’da değil, bende de değil... Belki siz biliyorsunuzdur ama biliyorsanız da bana söylemeyin. Çünkü ben içinde 80 yaşında bir babaanne yaşatan, o babaannenin ruhunu fransız müzikleri ve 50’lerin filmleriyle (o yıllar onun 20’li yaşlarına tekabül ediyor :) ) besleyen iflah olmaz bir romantik olarak lobster’ımı bekliyorum. Hoş tam anlamıyla evde oturmuş bekliyorum denemez ama lafın gelişi işte...

1 comment: