Saturday, April 10, 2010

pot kırmak

Gerildiğim anlarda pot kırmak en büyük korkularımdan biridir ve tabii ki Murphy yasaları uyarınca korkulan başa gelecektir. Nitekim, 2 sene önce Mervem vefat ettiğinde onun annesi ve babasıyla konuşurken yanlış bir şey söylememek için o kadar çok geriliyordum ki, o potu kırmam kaçınılmazdı.

Merve vefat edeli 2 ay olmuştu, onun anısına yarış düzenlenmişti, kurbağacı olduğu için yarış da 50 metre kurbağaydı ve ben 2. olmuştum.  Aslında yüzdüğüm derece eskiden 200 metre karışıkta, kelebek ve sırttan sonra yorulmuş bir halde yüzdüğüm kurbağadan bile kötü bir dereceydi ama zaten yarışa giren hepimiz yüzmeyi bırakalı çok olmuştu ve ben uzun mesafe serbestçilerin karşısında karışıkçı olmuş olan biri olarak daha avantajlıydım falan filan. 

Yarıştan sonra Merve’nin annesi beni tebrik edip,  “bak hala ne kadar iyi yüzüyorsun” dediğinde tabii ki sakin sakin bunları açıklayamamıştım, stresten ter basmaya başlamıştı ve yaklaşan tehlikeyi bertaraf etmeye yönelik olan cılız çabamla “bizden geçti artık” demiştim. Bu cümle başka bir yerde başka bir zaman olsa işe yarayabilirdi, ben de ezberden oynamıştım ama durumun şartlarını değerlendirmediğim için kendimi nasıl bir girdapın içine çektiğimi farkedememiştim. Bu sıradan bir durum değildi, konuştuğum insan 2 ay önce 20 yaşındaki biricik evladını kaybetmişti ve insanların hayatlarında hiçbir şeyi ertelemelerini ya da pas geçmelerini istemiyordu, hele bir başka 20 yaşındaki insandan “bizden geçti artık” gibi bir cümle duymak hiç istemiyordu. (Belki de en tahammül edemeyeceği şeydi, nasıl ben “aa çocuk varken boşanılmaz” lafına tahammül edemiyorsam) o yüzden benim absürd cümleme kayıtsız kalamadı ve “olur mu öyle şey” dedi. İşte ne olduysa o anda oldu, bir cevap vermem gerekiyordu, aradan uzun süre geçtiğini ve yüzme defterinin artık kapandığını ama tabii ki başka şeyleri ertelemeyeceğimi ona anlatmam gerekiyordu ama o sırada beynim uğuldamaya başladı, belki bir an nefes alabilsem gücümü toparlayabilir ve bunları ona açıklayabilirdim ama nefes alamadığım için beynime oksijen gitmiyordu, gözlerim kararmaya başlamıştı ve bünyem artık ne pahasına olursa olsun bu duruma bir son vermek istiyordu. Ve tam o anda, kalan son enerjimle ağzımdan o sözcükler döküldü, “ne de olsa artık bir ayağımız çukurda”

Ben çok pot kırarım; heyecanlandığımda, endişelendiğimde kısacası her kalbim normalden hızlı attığı zaman, ama bu benim hayatımın en büyük potudur ve üstüne çıkabileceğimi sanmıyorum.

Bunu anlattım çünkü insanları gülümseyerek anmak gerektiğine inanıyorum. İnsanların buruk bir gülümsemeyle değil de kahkaha atarak dinlediği tek Mervem hikayem buydu, onla birlikteyken yaşadıklarımız ne kadar komik olursa olsun insanları üzüyor. Halbuki önemli olan yaşanmış olması, değil mi? Bu hafta tam 2 sene oldu. Annesinin annemi “mervenin dilarasının annesi” olarak tanıtışı boğazıma bir yumru olarak oturup, ağlatıyor inceden belki ama aynı zamanda da müthiş bir gurur sağlıyor. Seni çok seviyorum Mervem.

No comments:

Post a Comment