Wednesday, April 21, 2010

na na na inspector gadget


kendi yazdığım slogandan kendim korkuyorum. geçenlerde de rüyamda insanları rehin almıştım. bu sahiplenicilik nereye kadar bilemiyorum. ilerde birgün çocuğum olursa sinir krizleri geçirir herhalde anne nolur bırak da bir nefes alıyım diye. gerçi benim hafiyelik yetilerimde gelişmiş, kesin dedektif clouseau misali takılırım çocuğun peşine hehe. en az onun kadar sakar olduğum için clouseau* geldi aklıma. (btw fransızcada sakar, maladroit demekmiş yani "sağda kötü" grrr) anne ne kadar baskıcı olursa çocuk büyüyüp anne olduğunda o kadar serbest olur derler. aynı zamanda anne serbestse de çocuk ilerde baskıcı. benim annem bu kadar rahat bir insan olduğu için ben böyle sahiplenicilik örneklerini şimdiden gösteriyorum sanırsam. nitekim annemi zamanında babası otobüse bindirirmiş o arkadan inermiş hehe. hoş bunların hepsi şaka, ben öyle bir durumda çocukta aklım kalsa bile kendimi dizginlemek için müthiş bir efor sarfederim çünkü baskıcı bir ailede yetişmiş bir insanın, bu baskıcı ortamdan kurtulur kurtulmaz nasıl bir zincirinden boşanmışlık örneği sergilediğini geçen sene 5 ay boyunca yakınen gözlemledim. gerçi ben kendimde ciddi bir evlen(e)memiş milyon kedili deli kadın potansiyeli gördüğüm için çocuğu nasıl büyütürüm diye dertlenmesem de olur :)

*bu arada sanırım ekşisözlükte okumuştum, bu rolüyle peter sellers ingiliz olmasına rağmen en iyi fransız oyuncu ödülü almış :) "i accept the şalanj!" zaten filmin yeniden çevriminde steve martin'in fransız aksanıyla i want an hamburger demek için ders aldığı sahne de facebookta uzun süre paylaşılmıştı.

No comments:

Post a Comment